top of page
DİLARA YILMAZ

GERUND AND INFINITIVE



THE ‘TO INFINITIVE’ / INFINITIVES

(Mastarlar)


The to-infinitive, fiillerin başına to ekleyerek kullanımıdır. The to-infinitive yapısının kullanımları aşağıda verilmiştir.

■ To infinitive form cümlede özne olarak kullanılabilir:

To find a goob job takes a long time.

(İyi bir iş bulmak uzun zaman alır)

To treat women kindly is a virtue.

(Kadınlara kibar davranmak bir erdemdir)

■ To infinitive ifadesinin cümle başında özne olarak kullanımı yaygın değildir. Onun yerine cümlede to infinitive’i it ile belirtmek daha yaygındır. Bu kullanımda cümlede özne olarak it kullanılır ve to-infinitive cümle sonunda belirtilir.

It takes a long time to find a good job.

(İyi bir iş bulmak uzun zaman alır)

It is a virtue to treat women kindly.

(Kadınlara kibar davranmak bir erdemdir)

It is difficult nowadays to have an honest friend

(Bu günlerde dürüst bir arkadaşa sahip olmak zor)

■ Aşağıdaki fiilleri izleyen fiiller to + infinitive halinde kullanılır.

VERBS FOLLOWED BY THE TO INFINITIVE

afford, agree, appear, arrange, ask, attempt, claim, beg, choose, claim, decide, demand, desire, expect, fail, happen, help, hesitate, hope, intend, know (how), learn (how), manage, mean (= intend), offer, plan, prepare, pretend, promise, refuse, regret, seem, struggle, swear, tend, threaten, undertake, wait, want, wish

I can’t afford to buy that car.

(Bu arabayı almaya güç yetiremem)

I decided to say yes.

(Evet demeye karar verdim)

Anyone can learn to swim.

(Herkes yüzmeyi öğrenebilir)

He seems to be quite tired.

(Oldukça yorgun görünüyor)

He promised not to tell anyone my secret.

(Sırrımı hiç kimseye söylememeye söz verdi)

■ Aşağıdaki fiiller, to infinitiveden önce nesne (me, him, Pelin etc.) alabilir:

VERBS FOLLOWED BY OBJECT + TO-INFINITIVE

advise, allow, ask, beg, command, encourage, enable, force, instruct, invite, order, persuade, remind, teach , tell, warn, show, enable, persuade, get (= persuade anlamında), urge, expect, need, want, forbid, oblige, request

verb + object + to-infinitive

He invited me to have tea with them.

(Beni onlarla çay içmeye davet ettiler)

I command you to go to your room.

(Sana odana gitmeyi emrediyorum)

I got my father to sell his old car.

(Babamı eski arabasını satmaya ikna ettim)

Bazı fiiller, to infinitiveden önce nesne alabilir veya almayabilir. Örnekler:

ask, help, want, expect, mean (=intend), need, hate, like, prefer, wish


verb + object + to-infinitive / verb + to-infinitive

I want to go out.

(Ben dışarı çıkmak istiyorum.)

I want you to go out.

(Ben, senin dışarı çıkmanı istiyorum.)

help ile to kullanılmayabilir.

I’ll help you (to) do your homework.

(Ödev yapmana yardım edeyim)

■ Soru kelimelerinden sonra to-infinitive kullanılabilir.

verb + question verb (how/where/when etc.) + to infinitive

I don’t know what to do.

(Ne yapacağımı bilmiyorum)

I couldn’t decide where to hide this money.

(Bu parayı nereye saklayacağıma karar veremedim)

Can you explain how to use the machine?

(Bu makineyi nasıl kullanacağımı açıklayabilir misin?)

Bu şekilde whether da kullanılabilir:

I don’t know whether to buy this tie.

(Bu kravatı alıp almayacağımı bilmiyorum)

Fakat why kelimesini to-infinitive ile kullanamayız, someone + fiil ile takip edilir:

I don’t know why he went to Adana.

Bazı fiiller (e.g. ask, advise, show, tell, teach, remind) soru kelimesinden önce nesne alabilir:

My father taught me how to ride a horse.

(Babam bana nasıl at binileceğini öğretti)

■ İsimlerle ve something, somewhere gibi zamirlerden sonra (genellikle onlarla ne yapılacağını belirtmek için) to infinitive kullanabiliriz:

Noun / pronoun + to infinitive

I have got much work to do.

(Yapacak çok işim var)

I need a pen to write down the number.

(Numarayı not etmek için kaleme ihtiyacım var)

Do you have many books to read?

(Okuyacak çok kitabın var mı?)

Excuse me. I have some questions to ask.

(Soracak bazı sorularım var)

My sister went somewhere to have a holiday.

(Kardeşim tatil yapmak için bir yere gitti)

He bought something to drink on the journey.

(Gezide içmek için birşey aldı)

I’m bored. I have nothing to do.

(Sıkıldım. Yapacak bir şeyim yok)

Bazen isimlerle onların ne yapacağını ifade etmek için to infinitive kullanırız.

I’m waiting for my sister to come here.

(Kardeşimin gelmesini bekliyorum)

He was looking for someone to help him.

(Yardım edecek birini arıyor)

be + the last / the best / the first / the next vb. ile to infinitive kullanabiliriz.

He is the best to repair that car.

(O, şu arabayı tamir etmek için en iyisi)

He was the first person to land on the moon.

(Aya ayak basan ilk insandı)

■ İnsanların hisleriyle, karakteriyle, isteklilikleriyle ilgili sıfatlardan sonra to infinitive kullanabiliriz:

adjective + to infinitive

I’m very pleased to meet you.

(Tanıştığımıza çok memnunun)

He was clever not to sign the contract without reading.

(O, okumadan anlaşmayı imzalamaması konusunda akıllıydı.)


Karakterle ilgili sıfatlarla aşağıdaki yapı kullanılabilir:

It was kind of her to help us with the homework.

(Bize ödevimizde yardım etmesi onun kibarlığıydı)

It is generous of Mrs Brown to lend you her bracelet for the party.

(Sana parti için bileziğini ödünç vermesi Mrs Brown’un cömertliği)

■ To infinitive, öznenin tümleci olarak kullanılabilir:

My aim in my life is to help people.

(Hayattaki amacım insanlara yardım etmektir)

His promise is to pass the class.

(Onun sözü sınıfı geçmektir)

Aşağıdaki örnekte görüldüğü gibi do ve be (is , are, was… etc.) ifadelerinden sonra to kaldırılabilir:

All he did was (to) sit and drink coffee.

(Tüm yaptığı oturmak ve kahve içmekti)

What she does is (to) paint houses.

(Onun işi ev boyamak)

■ Amaç belirtmek için to infinitive kullanılabilir.

We went out to buy a newspaper.

(Bir gazete almak için dışarı çıktık)

Helen went to France to learn French.

(Helen Fransızca öğrenmek için Fransaya gitti)

To be healthy, you should take exercise regularly.

(Sağlıklı olmak için düzenli egzersiz yapmalısın)

Bu anlamda in order (not) to ve so as (not) to ifadeleri de amaç belirtmek için kullanılır:

They had a meeting in order to talk about sallaries.

(Maaşları konuşmak için toplantı yaptılar)

I went out in order to buy a newspaper.

(Bir gazete almak için dışarı çıktım)

He walked quietly so as not to disturb the neighbours.

(Komşularını rahatsız etmemek için sessizce yürüdü)


Beklenmeyen bir olayla ilgili konuşurken de to kullanılabilir.

I looked inside to see a snake on the sofa.

(İçeri baktı ve kanapede bir yılan gördü)

■ too ve enough ile yapılan ifadelerle to –infinitive kullanılır.

He is working too slowly to finish the job today.

(İşi bugün bitirmek için fazla yavaş çalışıyor)

He didn’t have enough money to buy a big house.

(Büyük bir ev alacak kadar yeterli parası yoktu)

■ Örnekteki gibi edilgen (passive) fiilleri takip eden fiiller to infinitive olarak kullanılır

He is said to be very rich.

(Onun çok zengin olduğu söyleniyor)

We were invited to have tea with them.

(Biz onlarla çay içmeye davet edildik)

GERUND (THE – ING FORM)

(İsim fiiller)

Gerund yapısı fiillerin –ing takısı almış halidir. Fillere -ing ekleyerek noun (isim) şeklinde kullanılabilir.

■ Fillere -ing ekleyerek cümlede özne olarak kullanılabilir.

Swimming is a good exercise.

(Yüzme iyi bir alıştırmadır)

Living in a village is more interesting than living in a city.

(Köyde yaşamak şehirde yaşamaktan daha ilginçtir)

Drinking milk in the mornings makes your bones strong.

(Sabahları süt içmek kemiklerini güçlü yapar)

■ Aşağıdaki fiilleri izleyen fiiller -ing alır:

Verbs followed by a gerund

admit, anticipate, appreciate, attempt, avoid, be worth, carry on, complete, consider, continue, delay, deny, detest, discuss, dislike, enjoy, escape, fancy, feel like, finish, give up, can’t help, imagine, involve, keep (= continue), keep on, mention, mind, miss, postpone, practice, put off, quit, stand, suggest, tolerate

You should avoid eating too much.

(Çok yemekten kaçınmalısın)

My brother enjoys playing chess very much.

(Kardeşim satranç oynamaktan hoşlanır)

I suggested watching TV.

(Televizyon seyretmeyi önerdim)

He admitted not doing his homework himself.

(Ödevini kendisi yapmadığını itiraf etti)

  • go ve come+ -ing form: aktivite isimleriyle kullanılır.

I usually go swimming on Sundays.

(Pazarları genellikle yüzmeye giderim)

Why don’t you come skiing with me?

(Niye benimle kayak yapmaya gelmiyorsun?)

  • do + the / some / a lot of etc. + …-ing form: işlerle ilgili kullanılır.

My mother always does the cooking at home.

(Annem her zaman evde yemek yapar)

We did some shopping yesterday.

(Dün biraz alış veriş yaptık)

  • be fiilinin nesnesi olarak -ing form kullanılabilir.

My aim in life is having a good family.

(Hayattaki amacım iyi bir aileye sahip olmaktır)

My favourite past time activities are playing football and eating sunflower seeds.

(Favori boş vakit aktivitem futbol oynamak ve çekirdek yemektir)


■ Tüm edatlardan (in, of, about, at, with, without, on, after, before, for vb.) sonra gelen fiiller -ing formdadır:

He is good at playing football.

(O futbol oynamakta iyidir)

I’m thinking about going on holiday.

(Tatile gitmeyi düşünüyorum)

After eating baklava, he felt very energetic.

(Baklava yedikten sonra çok enerjik hissetti)

I’m very sorry for breaking your heart.

(Kalbini kırdığım için çok üzgünüm)

I waited for her without eating anything.

(Onu bir şey yemeden bekledim)

What about going to the cinema tonight?

(Bu gece sinamaya gitmeye ne dersin?)

  • To kelimesinin edat olarak kullanıldığı aşağıdaki ifadelerden sonra –ing form kullanırız:

look forward to, be/get used to, get round to, object to, in addition to, be accustomed to, face up to, resort to, be reduced to, prefer (doing something to doing something)

We’re looking forward to going on holiday.

(Tatile gitmeyi dört gözle bekliyoruz)

I have got used to getting up early.

(Erken kalkmaya alıştım)

Are you object to listening to pop music?

(Pop müzik dinlemeye karşı mısın?)

In addition to being hardworking, she is very clever.

(Çalışkan olmasına ek olarak çok zeki)

■ Bu ifadeleri izleyen fiiller –ing formda kullanılır:

be busy, can’t bear, can’t help, can’t stand, feel like, have a hard /difficult time, have difficulty (in), have trouble, it’s (no) good, it’s (not) worth, it’s no use, spend / waste / lose money/time, there is no, there’s no point (in), what is the point (in), what’s the use of

We’re busy painting the house.

(O evi boyamakla meşgulüz)

It’s no use apologizing about the mistake.

(Hata hakkında özür dilemenin faydası yok)

It’s no good making noise inside.

(İçerde gürültü yapmak değil.)

It is not worth reading that book.

(Şu kitabı okumaya değmez. )

There’s no point (in) waiting here.

(Burada beklemenin anlamı yok)

I can’t stand waiting for the bus.

(Otobüs beklemeye dayanamıyorum)

I had a hard time waiting outside.

(Dışarda beklerken zor zaman geçirdim.)

I can’t help laughing at your new hair style.

(Yeni saç stiline gülmekten kendimi alamıyorum.)

He spent a lot of money travelling around the world.

(Dünya etrafında seyahat ederek çok para harcadı)

Don’t waste time watching this film.

(Bu filmi seyrederek vakit israf etme.)

■ Possessive (my, his, your, John’s etc.) + -ing form

I don’t like his coming late.

(Onun geç kalmasını sevmiyorum)

I am happy about my daughter’s winning the exam.

(Kızımın sınav kazanmasından mutluyum)

My brother’s making noise makes everyone angry.

(Kardeşimin gürültü yapması herkesi kızdırır)

Konuşma dilinde, object form (me, him, you, Hüseyin etc.) + -ing form kullanılabilir.

I don’t like him coming late.

(Onun geç kalmasını sevmiyorum)

I am happy about Hüseyin winning the exam.

(Hüseyin’in sınavı kazanmasına mutlu oldum)

See / hear / feel / watch / listen to / notice + object + –ing form, bir eylemi devam ederken bir bölümünü gördüğümüzü, işittiğimizi vb. ifade eder:

I saw my brother waiting at the bus stop.

(Erkek kardeşimi durakta beklerken gördüm)

I heard my neighbours shouting to each other.

(Komşularımızın birbirleirne bağırırken duydum)

Bir eylemin tamamını, yani baştan sona gördüğümüzü, işittiğimizi, vb. bu fiillerden sonra object + yalın fiil ile ifade ederiz.

I saw a man climb the wall and enter the house.

(Bir adamı duvara tırmandığını ve eve girdiğini gördüm)

Osman heard somebody call his name.

(Osman birinin adını çağırdığını duydu)

VERBS FOLLOWED BY – ING FORM OR TO INFINITIVE

(-ing form veya to infinitive ile kullanılan fiiller)

Bazı fiillerden sonra kullanılan diğer fiiller hem –ing form hem to infinitive formda kullanılabilir. Aşağıda bu kullanımlar madde madde açıklanmaktadır.


■ advise, allow, encourage, forbid, permit, recommend


Bu fiilleri –ing form veya nesne + to fiil takip edebilir. Yani bu fiillerden sonra object (nesne) kullanılmazsa –ing form kullanılırsa to infitive formda bir fiil gelecektir.

verb + -ing form

I advised taking more exercise.

(Daha fazla egzersiz yapmayı tavsiye ettim)

My father allowed driving the car

(Babam arabayı sürmeye izin verdi)

  • verb + object + to infinitive

I advised him to take more exercise.

(Ona daha fazla egzersiz yapmasını tavsiye ettim)

My father allowed my sister to drive the car.

(Babam kız kardeşime arabayı sürmesine izin verdi)

■ Aşağıdaki fiiller bir anlam farkı olmadan hem -ing hem to infinitive alabilirler.

begin, cease, continue, dread, can’t bear, hate, like, love, prefer, start

He started reading book.

He started to read book.

(Kitap okumaya başladı)

I like playing football.

I like to play football.

(Futbol oynamayı severim)

  • Begin, start, continue, cease fiillerinin continuous (-ing) şekillerinden sonra ardı ardına iki -ing takısından kaçınmak için, bu fiilleri takip eden fiiller to infinitive şeklinde kullanılır:

He is beginning to read book. (He is beginning reading book yerine.)

(Kitap okumaya başlıyor)

Bu fiillerden sonra understand, know, realize gibi continuous yapıda kullanılmayan fiilleri to infinitive şeklinde kullanırız:

I began to understand. (I began understanding. yerine)

(Anlamaya başladım)

■ Bazı fiillerden sonra anlamına göre -ing veya to fiil getiririz:

  • forget

forget + -ing : Daha önce yapılan bir şeyi unutmak

forget + to : Yapılması gereken bir şeyi yapmayı unutmak (ve yapmamak).

I’ll never forget visiting New York in 2012.

Sorry, I forgot to invite you to the wedding.

  • remember

remember + -ing : Daha önce yaptığımız bir şeyi hatırlamak, anımsamak

remember + to : Yapmamız gereken bir şeyi hatırlamak (ve yapmak).

I remember visiting New York in 2012.

Don’t worry, I will remember to lock the door.

  • try

Try + -ing : Bir şeyi, işe yarayacak mı diye yapıp görmek.

Try + to : Zor bir şeyi yapmaya çalışmak, uğraşmak. Çoğunlukla yapılamıyor.

I tried taking aspirin, but it didn’t work.

I tried to move the sofa, but I couldn’t.

  • stop

stop + -ing: yaptığımız bir şeyi bırakmak.

stop + to : Burdaki to amaç belirtiyor. Bir şey yapmak için durmak, ara vermek.

My father stopped smoking two years ago.

I was running. Then I stopped to drink water.

  • regret

regret + – ing : geçmiş hakkında pişmanlık.

regret + to : söyleyeceğim (veya yapacağım) şey için özgünüm, anlamında.

I regret buying this jacket. It didn’t suit me.

I regret to say that I can’t lend you any money.

  • go on

go on + -ing : yapmakta olduğumuz eyleme devam etmek.

go on + to : Bir eylemi bitirip diğerine geçmek.

Her father arrived home but she went on speaking on the phone.

He listened to music. Then he went on to watch TV.

  • mean

mean + ing : Anlamına gelmek. İçermek.

mean + to : Niyet etmek, niyeti olmak; istemek

I think watching TV means wasting time.

I meant to call you but I didn’t.

  • need

need + to Cümlenin öznesinin yapması gereken bir şeyi belirtirken to infinitive kullanırız.

need + ..-ing: Edilgen anlamda (yani işi yapacak olan özneden başkası olduğunda) need fiilinden sonra –ing form kullanırız:

I’m thirsty. I need to drink some water.

The car needs cleaning. (= The car needs to be cleaned.)

  • like/ hate/ prefer

İngiltere İngilizcesinde genel anlamda hoşlanmakla ilgili konuşurken –ing form, uygun bir seçenek olduğunu ifade ederken (genelde hoşlanılmayabilir) to infinitive kullanılır:

I like watching TV. I’m a TV- mad.

(Ben televizyon seyretmeyi severim. Ben bir televizyon delisiyim)

I like to stay in and watch TV this evening. It is cold outside now.


(Bu akşam içerde kalıp televizyon seyretmeyi severim (isterim). Dışarısı şimdi soğuk)

Fakat like, prefer, hate, love fiillerini ifadeleri would ile kullanırken her zaman to infinitive kullanırız:

What would you like to have?

(Ne almak istersiniz?)

I would like to have orange juice, please.

(Portakal suyu almak isterim)

I’d prefer to wait for the bus.

(Otobüsü beklemeyi tercih ederim)

I’d love to go with you.

(Seninle gitmeyi isterdim)


17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page