Phrasal Verb Nedir?
Türkçesi; “deyimleşmiş birleşik fiil” olan phrasal verb; İngilizce dilbilgisinde, bir fiilin tek bir anlam oluşturmak için, zarf ya da edat gibi farklı gramer yapılarıyla bir arada kullanılmasıdır.
İngilizce Phrasal Verb Nasıl Öğrenilir?
Phrasal verbs, öğrenmek direkt olarak ezbere dayandığı için öğrencilerin oldukça zorlandıkları konulardan biridir.
İnternette ve gramer kitaplarında phrasal verb listesi bulmak oldukça kolaydır fakat asıl iş bundan sonra başlar; bu listedeki fiiller nasıl öğrenilecek?
Tek tek fiilleri ezberlemek yerine konulara ya da bağlama odaklanmayı deneyin.
Örneğin bir araba yarışı izlerken, denk geleceğiniz ya da kullanabileceğiniz phrasal verb’lerin çoğu pull fiili ile olacaktır çünkü bağlamsal olarak fiillerin çoğu araba kullanmak ile ilgili olacaktır.
George pulled up at the pit stop.
Schumacher is pulling away slowly.
Rosberg is pulling ahead.
Bir başka örnek de havaalanı bağlamı olabilir. Burada da oldukça fazla phrasal verb kullanılır.
We have to check in.
The plane takes off in 10 minutes.
Don’t forget to look after your luggage.
Bu fiilleri de tek tek ezberlemeye çalışmak yerine ilk yapacağınız şey bir phrasal verb listesi ve boş bir defter edinmek olacaktır. Defterinize her sayfaya bir konsept yazın. Örneğin “classroom”. Sonrasında phrasal verb listenize bir göz atın ve sınıfta karşılaşma olasılığınız olan bir phrasal verb bulmaya çalışın. Sonra her bir sayfaya farklı konsept yazarak bu şekilde devam edin.
Bu sizin kelime öbeklerini daha kolay aklınızda tutmanızı sağlayacaktır.
Phrasal Verb kelime öbeklerini aklınızda tutmak için öyküleri kullanın
Bağlamsal zihin haritalarınızı oluşturduktan sonra, bu olayı bir adım daha ileri taşıyabilirsiniz. Belirli bir phrasal verb ile bağlantılı olmak koşulu ile kendi kendinize bir hikaye oluşturabilirsiniz.
Hikayeler İngilizce çalışmak için ilgi çekici, akılda kalıcı öğrenme kaynaklarıdır ve sadece phrasal verb konusunda değil; hemen hemen her beceride kullanılabilirler.
Kendinizi profesyonel bir yazar olarak görmek zorunda değilsiniz. Zira; yazdıklarınızı birinin okumasına gerek yok. Bunun dışında hikayelerinizi yazmak yerine telefonunuza ses kaydı olarak kaydedebilirsiniz ve yine istemediğiniz sürece birinin duymasına izin vermezsiniz.
Phrasal Verb kullanımını daha iyi kavramak için müzikten faydalanın.
Elbette, İngilizce öğrenirken müzikten yararlanmakla ilgili birçok kaynak mevcut. Hikayeler ve bağlamlar gibi, müzik de akılda kalıcı bir konsept oluşturur ve sizin yeni öğrendiğiniz phrasal verb’leri aklınızda tutmanıza yardımcı olur.
Hangi şarkılarda phrasal verb geçtiğinden emin değilseniz de YouTube üzerine herhangi bir phrasal verb yazarak arama yapabilirsiniz. Hemen hemen her phrasal verb’ü isminde barındıran bir şarkı illaki bulacaksınız.
Phrasal Verb doğru kullanımından emin olmak için haberleri okuyun ya da izleyin
Google belirli kelimeleri aramak için size yardımcı olacaktır. Haberler sekmesini kullanarak dilediğiniz phrasal verb kalıbını yazabilir ve o phrasal verb kalıbının geçtiği haberlere ulaşabilirsiniz.
İngilizce Pharasal Verb Nasıl Kullanılır?
İki çeşit phrasal verb kullanımı vardır; seperable ve non-seperable.
Seperable (Ayrılabilir):
Ayrılabilir yani seperable phrasal verb kullanımında, main verb yani ana fiil ile ek yapının arasına başka bir kelime girebilmektedir.
They’ve called the meeting off. VEYA They’ve called off the meeting.
Fakat eğer pronoun kullanıldıysa, seperable phrasal verbs mutlaka ayrılmalıdır.
Örnek: The meeting? They’ve called it off.
Bazı bilindik seperable yani ayrılabilir phrasal verbs ile ilgili örnekleri aşağıda verdik:
*I didn’t want to bring the topic up at the classroom. (Sınıfta o konuyu açmak istemedim.)
(bring up = belirli bir konu hakkında konuşmaya)
*Please can you fill this form in? (Lütfen bu formu doldurur musunuz?)
(fill in = bir belge ya da formu doldurmak)
*He’ll pick me up from my house at 8 p.m. (O, beni saat 8’de evimden alacak.)
(pick up = birini bir yerden araçla almak.)
*He turned the job down because he didn’t want to move to London. (O işi geri çevirdi çünkü Londra’ya taşınmak istemedi.)
(turn down = bir teklifi kabul etmemek)
Non-seperable (Ayrılmaz):
Bazı phrasal verb’ler ise aralarına herhangi bir kelime girmesine izin vermez, yani birbirinden ayrılmaz. Yukarıda belirtilen, cümlede zamir olması durumu da bunu değiştirmez.
Örnekler:
*I came across your call when I was checking my phone. (Telefonumu kontrol ederken, aramanı tesadüfen buldum.)
(come across: Bir şeyi tesadüfen bulmak)
*The girl turned into a beautiful princess. (Kız, güzel bir prensese dönüştü.)
(turn into: dönüşmek)
*It took a long time for me to get over after breaking up with my boyfriend. (Erkek arkadaşımdan ayrıldıktan sonra iyileşmem çok zaman aldı.)
(get over: iyileşmek)
*I was looking into the research to find out the effects of environment on learning. (Öğrenmede çevrenin etkisini bulabilmek için çalışmayı araştırıyordum.)
(look into: araştırmak)
En Faydalı 50 İngilizce Phrasal Verbs
Yazının en can alıcı kısmı ise elbette heyecanla beklediğiniz en faydalı phrasal verbs. Aşağıdaki listede switch out, tear down, think off, hang out ve daha birçok phrasal verbs ile örnek cümleleri ve Türkçelerini bulabileceksiniz.
Stick Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Stick: saplamak, batırmak, yapıştırmak, takmak, çıkmak, katlanmak, dayanmak, tutmak.
Stick out: hoş olmayan bir şeyi yapmaya devam etmek.
Örnek cümle: I stuck the lesson out because I have to graduate this year. (Derse takıldım kaldım çünkü bu yıl mezun olmak zorundayım.)
Stick together: bir arada kalmak
Örnek cümle: We stuck together with my best friend during the earthquake. (Deprem sırasında en iyi arkadaşımla bir arada kaldık.)
Stick up to: karşı koymak
Örnek cümle: The woman stuck up to the robber who was trying to steal her purse. (Kadın, cüzdanını çalmaya çalışan hırsıza karşı koydu.)
Stick to: terk etmemek
Örnek cümle: She stuck to her boyfriend desperately. (Kadın, çaresizce erkek arkadaşını terk etmedi.)
Stick by: sadık kalmak
Örnek cümle: The dog sticks by his owner. (Köpek sahibine sadık kalır.)
Stick in (one’s) mind: akıla takılmak
Örnek cümle: An old country song has just stuck in my mind for two days. (Eski bir yerel şarkı iki gündür aklıma takıldı.)
Stick with in: bir yerde sıkışıp kalmak
Örnek cümle: The boy stuck with in the lift.
Stick with: biriyle beraber kalmak
Örnek cümle: I stick with my mother. (Annemle beraber kalıyorum.)
Stick around: bir yerden ayrılmamak
Örnek cümle: The little girl stuck around the school after the accident. (Küçük kız kazadan sonra okulun etrafından ayrılmadı.)
Stick together: birbirine yapışmak
Örnek cümle: The books stuck together because of the moisture. (Kitaplar nem yüzünden birbirine yapıştı.)
Switch Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Switch: değiştirmek, vurmak, dönmek, açmak
Switch on: düğmesini çevirerek elektrikli bir cihazı açmak
Örnek cümle: I switched on the TV to watch the news. (Haberleri izlemek için TV’yi açtım.)
Switch into: (duruma) geçmek
Örnek cümle: People switched into the poverty after 1929. (1929 sonrası insanlar fakirlik durumuna geçti.)
Switch off: söndürmek
Örnek cümle: The man switched off the fire. (Adam yangını söndürdü.)
Switch to: çevirmek
Örnek cümle: The boy switches to the bottoms to turn the lights on every morning. (Çocuk, ışıkları açmak için her sabah düğmeleri çeviriyor.)
Switch on: çalıştırmak
Örnek cümle: I switched on the machine in the factory. (Fabrikada makineyi çalıştırdım.)
Switch over: kanal değiştirmek
Örnek cümle: My father switched over the news. (Babam haber kanalını değiştirdi.)
Switch over: şalteri açmak
Örnek cümle: He switched over the lights. (Adam, şalteri çevirerek ışıkları açtı.)
Switch off: ilgisini yitirmek
Örnek cümle: The man switched his attention off to the young woman. (Adam, genç kadına olan ilgisini yitirdi.)
Switch (sth.) on: açmak
Örnek cümle: I switched the radio on and put a glass of wine for myself. (Radyoyu açtım ve kendime bir kadeh şarap koydum.)
Tear Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Tear: yırtmak, koparmak, hırpalamak, parçalamak, bölmek
Tear off: koparmak
Örnek cümle: I already knew you could tear people’s heads off. (Zaten senin insanların kafalarını koparabileceğini biliyordum.)
Tear up: parça parça etmek
Örnek cümle: You may want to tear up some of the old carpet in very small patches along the wall. (Duvarda çok küçük parçalar halinde kullanmak üzere eski halıları parçalamak isteyebilirsiniz.)
Tear down: alaşağı etmek
Örnek cümle: She wanted to tear down her rival. (Rakibini alaşağı etmek istedi.)
Tear into: saldırmak
Örnek cümle: She wanted to tear into her husband on the court. (Kadın, mahkemede kocasına saldırmak istedi.)
Tear down: sökmek
Örnek cümle: New owners of the house tore down the old carpets from the floor. (Evin yeni sahipleri yerlerdeki eski halıları söktüler.)
Tear away: ayırmak
Örnek cümle: I forgot to tear away the laundry as whites and colourful. (Çamaşırları renkliler ve beyazlar şeklinde ayırmayı unuttum.)
Tear (sth.) off: bir şeyi bir yerden yırtarak koparmak
Örnek cümle: My boss asked me to tear the paper off. (Patronum benden kağıdı koparmamı istedi.)
Tear out: yolmak
Örnek cümle: Simply tear out your favourite pictures from magazines and keep them in a folder for your teaching situations for teenagers. (Kısaca, dergilerden en sevdiğin resimleri kopar ve ergenlere öğretmenlik yapacağın durumlar için onları bir dosyada tut.)
Tear up: harap etmek
Örnek cümle: Although kittens are cute and sweet, they are eager to climb your curtains or tear up your furniture. (Kediler sevimli ve şeker de olsalar, perdelerinize tırmanmak ya da mobilyalarınızı harap etmek konusunda çok heveslidirler.)
Tear away: kurtarmak
Örnek cümle: She wanted to tear away her personal files before the break down of her computer. (Bilgisayarı bozulmadan önce, kişisel dosyalarını kurtarmak istedi.)
Think Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Think: sanmak, düşünmek, inanmak
Think of: düşünmek
Örnek cümle: I think of the little boy in the street. (Sokaktaki küçük çocuğu düşünüyorum.)
Think back on: aklına getirmek
Örnek cümle: I sometimes think back on my old students. (Bazen eski öğrencilerimi aklıma getiriyorum.)
Think broadly: geniş düşünmek
Örnek cümle: Thinking broadly is an important skill both for the students and for the teachers. (Geniş düşünmek, hem öğrenciler hem de öğretmenler için önemli bir beceridir.)
Think about: düşünmek
Örnek cümle: I sometimes think about the old days. (Bazen eski günleri düşünüyorum.)
Think fit: uygun görmek
Örnek cümle: I think fit this cloth for you. (Ben bu kıyafeti sana uygun görüyorum.)
Think over: düşünüp taşınmak
Örnek cümle: She thought over the results of her decision. (Kararının sonuçlarını düşünüp taşındı.)
Think up: tasarlamak
Örnek cümle: He thought up the project of the building. (O, binanın projesini tasarladı.)
Think deeply: derin derin düşünmek
Örnek cümle: I think deeply on my career. (Kariyerim hakkında derin derin düşünüyorum.)
Think back: tekrar düşünmek
Örnek cümle: Could you think back my application please? (Başvurumu tekrar düşünebilir misiniz, lütfen?)
Think wrong: yanlış düşünmek
Örnek cümle: I am sorry to see that you think wrong. (Yanlış düşündüğünüzü görmek beni üzdü.)
Go Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Go: gitmek
Go down: inmek
Örnek cümle: I went down to the 2nd floor to see my friend. (Arkadaşımı görmek için ikinci kata indim.)
Go out: çıkmak
Örnek cümle: Teacher asked the student to go out of the classroom. (Öğretmen öğrenciden sınıfın dışına çıkmasını istedi.)
Go on: devam etmek
Örnek cümle: I asked him to go on to read the book. (Ben ondan kitabı okumaya devam etmesini istedim.)
Go beyond: aşmak
Örnek cümle: Ottoman Empire went beyond the Balkans in its rising age. (Osmanlı Devleti, yükselme devrinde Balkanları aşmıştı.)
Go into: girmek
Örnek cümle: She went into the university thanks to her efforts. (O, çabaları sayesinde üniversiteye girdi.)
Go bankrupt: iflas etmek
Örnek cümle: The company announced that they went bankrupt. (Şirket iflas ettiğini duyurdu.)
Go through: yoklamak
Örnek cümle: The boy goes through the pockets of the passengers every morning. (Oğlan her sabah yolcuların ceplerini yokluyor.)
Go ahead: ilerlemek
Örnek cümle: The team went ahead with its last championship. (Takım, son şampiyonluğu ile ilerledi.)
Go along: eşlik etmek
Örnek cümle: She went along the man during the trip. (Kadın, yolculuk boyunca adama eşlik etti.)
Go abroad: yurt dışına gitmek
Örnek cümle: I have never gone abroad. (Ben hiç yurt dışına gitmedim.)
Grow Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Grow: büyümek, yetişmek, gelişmek
Grow old: yaşlanmak
Örnek cümle: I realised that she has grown old since our last meeting. (Fark ettim ki, son görüşmemizden beri yaşlanmıştı.)
Grow stronger: güçlenmek
Örnek cümle: The baby grows stronger day by day. (Bebek günden güne güçleniyor.)
Grow away from: (ile) ilişkileri azalmak
Örnek cümle: I grew away from my best friend after we had moved to another city. (Başka bir şehre taşınmamızın ardından, en iyi arkadaşımla olan ilişkim azaldı.)
Grow up: büyümek
Örnek cümle: I saw my nephew has grown up since his last birthday. (Son doğum gününden beri yeğenimi büyümüş gördüm.)
Grow into: olmak
Örnek cümle: He did not accept to stay with his parents no more because he told that he had grown into a man. (Artık ailesi ile kalmayı kabul etmedi çünkü adam olduğunu söyledi.)
Grow violent: alevlenmek
Örnek cümle: The fight between the students had grown violent before the teachers arrived. (Öğrenciler arasındaki kavga, öğretmenler varmadan önce alevlendi.)
Grow teeth: diş çıkarmak
Örnek cümle: My little boy grew his first tooth. (Küçük oğlum ilk dişini çıkardı.)
Grow poor: fakirleşmek
Örnek cümle: Research show that the country grew poor because of the economic crisis. (Araştırma gösteriyor ki, ülke ekonomik kriz yüzünden fakirleşti.)
Grow warm: ısınmak
Örnek cümle: The soup grew warm, if you are hungry. (Acıktıysan, çorba ısındı.)
Grow up: çıkmak, yetişmek
Örnek cümle: Some colourful flowers grew up from my plants. (Bitkilerimden renkli çiçekler çıktı.)
Hang Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Hang: asmak, sallanmak, sallamak, idam etmek, eğilmek
Hang on: asılı durmak
Örnek cümle: The flowers hang on the door. (Çiçekler kapıda asılı duruyor.)
Hang out: gezmek, takılmak, vakit öldürmek
Örnek cümle: We will hang out with some friends from school. (Okuldan bazı arkadaşlarla takılacağız.)
Hang up: kapatmak
Örnek cümle: Can you hang up the phone, please! I saw the bill! (Telefonu kapatır mısın lütfen! Faturayı gördüm!)
Hang on: ısrar etmek
Örnek cümle: I do not understand why people hang on anything to each other. (İnsanların birbirlerine herhangi bir şey için neden ısrar ettiklerini anlamıyorum.)
Hang down: sarkmak, sarkıtmak
Örnek cümle: I saw the chandelier was hanging down in the creepy house. (Ürkütücü evde avizenin sarktığını gördüm.)
Hang up (in sb.’s ear): telefonu yüzüne kapatmak
Örnek cümle: My father always hangs up in my ear when I was with my friends. I hate this situation. (Babam her zaman arkadaşlarımla birlikteyken telefonu yüzüme kapatıyor. Bu durumdan nefret ediyorum.)
Hang around: beklemek
Örnek cümle: He said that he would hang around for me till the end of the workday of me. (Benim iş çıkışıma kadar beni bekleyeceğini söyledi.)
Hang back: duraksamak
Örnek cümle: I hanged back for a moment when he said that he loved me. (Bana aşık olduğunu söylediğinde bir anlığına duraksadım.)
Hang over: üzerine çökmek
Örnek cümle: The smoke seemed to hang over the whole city. (Sis tüm şehri kaplamış gibi görünüyordu.)
Hang about: beklemek, aylak aylak dolaşmak
Örnek cümle: I want to know why they hang about there. (Onların orada neden öyle aylak aylak beklediklerini bilmek istiyorum.)
Pass Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Pass: geçmek, aşmak, dinmek, bitmek, sona ermek
Pass over: geçmek, atlamak
Örnek cümle: He wanted to pass over the horrible details, but the woman wanted to hear all of the story. (Adam korkunç detayları atlamak istedi, fakat kadın hikayenin tümünü duymak istedi.)
Pass to: geçmek
Örnek cümle: The teacher told that she was going to pass to the French writers of the 18th century. (Öğretmen, 18. yüzyılın Fransız yazarlarına geçeceğini söyledi.)
Pass through: içinden geçmek
Örnek cümle:
Show Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Show: göstermek, açıklamak, belli etmek
Show respect: saygı göstermek
Örnek cümle: I asked her to show respect to our father. (Ondan babamıza saygı göstermesini istedim.)
Show up: çıkagelmek
Örnek cümle: I showed up for my cousin’s birthday. (Kuzenimin doğum günü için çıkageldim.)
Show evidence: kanıt göstermek
Örnek cümle: The man showed evidence to approve that he was in the house in the murder night. (Adam, cinayet gecesi evde olduğunu ispatlamak için kanıt gösterdi.)
Show around: dolaştırmak
Örnek cümle: I will show around the dog after breakfast. (Kahvaltıdan sonra köpeği dolaştıracağım.)
Show sb. The door: (birini) kovmak
Örnek cümle: He showed me the door. (Beni kovdu.)
Show success: başarı göstermek
Örnek cümle: She showed a great success in his final exam. (Final sınavında harika bir başarı gösterdi.)
Show off: çalım satmak, hava atmak
Örnek cümle: The only thing that he does is just showing off around. (Yaptığı tek şey etrafta havasını atmak.)
Show out: uğurlamak
Örnek cümle: My grandmother showed us out after a beautiful evening. (Güzel bir akşamın ardından büyükannem bizi uğurladı.)
Show up: ortaya çıkmak
Örnek cümle: She showed up in a mysterious manner after 4 years. (4 yılın ardından gizemli bir tavırla ortaya çıktı.)
Show out: kovmak
Örnek cümle: His boss showed off him because of his last loss of customer. (Patronu onu son müşteri kaybı yüzünden kovdu.)
Cut Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
cut: kesmek, ara vermek, doğramak, kısaltmak, bırakmak
Cut into: karışmak
Örnek cümle: The leaves are cut into very minute fragments. (Yapraklar çok küçük parçalara ayrıldı.)
Cut down on: kısmak, azaltmak
Örnek cümle: Why don’t you cut down on the troops here? (Neden buradaki askerleri azaltmıyorsun?)
Cut up: dilimlemek
Örnek cümle: I cut up the bread into slices. (Ekmeği dilimlere ayırdım.)
Cut back: kesip kısaltmak
Örnek cümle: His hair is cut back by his barber. (Onun saçları berberi tarafından kesilerek kısaltıldı.)
Cut down: azalmak
Örnek cümle: The budget is cut down because of the last law. (Son yasa yüzünden bütçe azaltıldı.)
Cut off: yok etmek
Örnek cümle: Trees are cut off for an ugly hotel. (Ağaçlar çirkin bir otel yüzünden kesiliyor.)
Cut out: kesip çıkarmak
Örnek cümle: She cut out the present from the cake. (Pastanın içinden hediyeyi çıkardı.)
Cut over: kesmek
Örnek cümle: I cut over the old clothes of me. (Kendi eski kıyafetlerimi kestim.)
Cut around: etrafını kesmek
Örnek cümle: He cut around the pants to make it better. (Adam pantolonu daha iyi yapmak için etrafını kesti.)
Cut in: sözünü kesmek
Örnek cümle: In a meeting, cutting in anybody’s word is not accepted. (Toplantılarda birinin sözünü kesmek Kabul edilemez.)
Get Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
get: almak, elde etmek, kazanmak
Get in: arabaya binmek
Örnek cümle: I got in the car to catch him. (Onu yakalamak için arabaya atladım.)
Get out: çıkmak, çıkıp gitmek
Örnek cümle: Teacher asked her to get out of the classroom. (Öğretmen kızdan sınıftan çıkıp gitmesini istedi.)
Get along: birbiriyle geçinmek
Örnek cümle: The girls are getting along well. (Kızlar birbiriyle iyi geçiniyor.)
Get engaged: nişanlanmak
Örnek cümle: Julia got engaged last month. (Julia geçen ay nişanlandı.)
Get wet: ıslanmak
Örnek cümle: He got wet because of the rain. (O, yağmur yüzünden ıslandı.)
Get up: uyanmak
Örnek cümle: I get up early in every morning. (Ben her sabah erken uyanırım.)
Get lost: kaybolmak
Örnek cümle: The boy got lost in the forest. (Oğlan ormanda kaybolmuştu.)
Get about: duyum almak
Örnek cümle: I got about the last news on the economy. (Ekonomi hakkındaki haberlerle ilgili duyum aldım.)
Get dark: havanın kararması
Örnek cümle: It got dark so I’d rather to go with you. (Hava karardı bu yüzden seninle gitmeyi tercih ederim.)
Get off: yırtmak
Örnek cümle: He got off the important paper. (Önemli olan kağıdı yırttı.)
Fill Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
fill: doldurmak, yüklemek
Fill out: doldurmak
Örnek cümle: I filled out an application for a job. (Bir iş için bir başvuru doldurdum.)
Fill in: doldurmak
Örnek cümle: There is a lot of information to fill in on a passport application.
Fill up: doldurmak
Örnek cümle: Don’t fill up the box too much. (Kutuyu çok doldurma)
Fill in on: birine bilgi vermek.
Örnek cümle: I’m sorry I missed the meeting; could you fill me in on what happened. (Özür dilerim toplantıyı kaçırdım. Bana ne olduğu ile ilgili bilgi verebilir misin?)
Fill up: Bir şeyi tamamen doldurmak
Örnek cümle: I stopped at the station and filled up with petrol. (İstasyonda durdum ve benzin doldurdum.)
Give Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
give: vermek
Give away: bir babanın kızını evlendirmesi
Örnek cümle: He gave his daughter away and told the groom to look after her. (Adam kızını verdi ve damada ona iyi bakmasını söyledi.)
Give away: bir şeyi bedava vermek
Örnek cümle: They gave away some CD’s for free. (Onlar bazı CD’leri bedavaya verdi.)
Give away: ihanet etmek, gammazlamak
Örnek cümle: The man gave him away to the police. (Adam onu polise ispiyonladı.)
Give back: bir şeyi geri vermek
Örnek cümle: I gave the money back that she’d lent to me. (Onun bana ödünç verdiği parayı geri verdim.)
Give in: bir yere vermek
Örnek cümle: They gave in their complaint to the court. (Şikayetlerini mahkemeye sundular.)
Give it up to: alkışlamak
Örnek cümle: Please give it up to our next guest. (Lütfen sıradaki konuğumuzu alkışlayın.)
Give of: zaman ya da para bağışlamak
Örnek cümle: He gave of his free time to help the club.
Give out: dağıtmak
Örnek cümle: A man was giving money out. (Bir adam para dağıtıyordu.)
Give up: pes etmek
Örnek cümle: I gave up looking for him. (Onu aramaktan vazgeçtim.)
Give out: halka duyurmak
Örnek cümle: The president gave the new candidates’ names out last night. (Başkan yeni adayların adını dün gece duyurdu.)
Try Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
Try: denemek
Try back: yeniden aramayı denemek
Örnek cümle: I could not reach him; I will try back later. (Ona ulaşamadım. Daha sonra yeniden deneyeceğim.
Try for: bir şeyi almak için girişimde bulunmak
Örnek cümle: I’m going to TRY FOR the job. (İşi almayı deneyeceğim.)
Try it on: kötü davranışlarla birini provoke etmek
Örnek cümle: Children tried it on all the night until I lost my temper. (Çocuklar benim sabrım taşana kadar bütün gece beni provoke etti.)
Try on: kıyafeti denemek
Örnek cümle: I tried the dress on before I bought it. (Satın almadan önce elbiseyi denedim.)
Try out: test etmek
Örnek cümle: Scientists tried out a pill before they start to sell it. (Bilim insanları ilacı satışa sunmadan önce test ettiler.)
Try out: bir şeyi satin almadan önce denemek
Örnek cümle: He tried out the computer game before she bougt it. (Bilgisayar oyununu satin almadan önce denedi.)
Try out: bir takım için denenmek
Örnek cümle: He tried out for the football team. (Futbol takımı için testten geçti.)
Hold Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
hold: tutmak
Hold against: bir şeyi birine karşı kullanmak
Örnek cümle: He was very rude, but I won’t hold his behaviours against him. (Bana karşı çok kabaydı ama bu davranışını ona karşı kullanmayacağım.
Hold back: hislerini göstermemek
Örnek cümle: It was really hard to hold back the tears.
Hold back: bir şeyin ilerlemesini durdurmak
Örnek cümle: He held the project back because of the lack of budget. (Bütçe yetersizliği yüzünden projeyi durdurdu.)
Hold back: bir bilgiyi halka açık hale getirmek
Örnek cümle: The government held back the results of the last election. (Hükümet son seçimlerin sonuçlarını duyurdu.)
Hold down: bir işte tutunmak
Örnek cümle: He can never hold down a job for more than a couple of weeks. (Hiç bir zaman bir işte birkaç haftadan fazla tutunamıyor.)
Hold down: birinin hareket etmesini önlemek
Örnek cümle: She held him down. (Kadın adamı durdurdu.)
Hold off: kötü havanın ortadan kalkması
Örnek cümle: The rain held off until we’d got back home.
Hold off: ertelemek
Örnek cümle: They want the results of their application this week, but she may hold off for a bit longer. (Onlar başvuru sonuçlarını bu hafta istiyorlar fakat kadın bir süre daha erteleyebilir.)
Hold on: beklemek
Örnek cümle: Could you hold on for a minute? (Bir dakika bekleyebilir misiniz?)
Hold on: sıkıca tutmak
Örnek cümle: We held on as the car started to move.
Drop Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
drop: düşürmek
Drop around: teslim etmek
Örnek cümle: I dropped around the things they needed. (İhtiyaç duydukları şeyleri teslim ettim.)
Drop away: azalmak
Örnek cümle: The numbers of people attending began dropping away after a few weeks. (Birkaç hafta sonra katılan insanların sayıları azalmaya başladı.)
Drop behind: gerisinde kalmak
Örnek cümle: I dropped behind at school when I fell ill. (Hastalandığım zaman okulun gerisinde kaldım.)
Drop by: uğramak
Örnek cümle: He dropped by on his way home from work. (İşten eve bir uğradı.)
Drop in: uğramak
Örnek cümle: I was in the area, so I dropped in at the office to see her. (Buralardaydım, ben de onu görmek için bir ofise uğradım.)
Drop off: birini bir yere bırakmak
Örnek cümle: I dropped the kids off at school. (Çocukları okula bıraktım.)
drop off: uyuyakalmak
Örnek cümle: I dropped off during the lesson and woke up when it ended. (Ders sırasında uyuyakaldım ve bitince uyandım.)
drop off: rakamsal olarak düşmek
Örnek cümle: Number of sales have dropped off in the last few weeks. (Satış rakamları son birkaç haftada düştü.)
drop round: teslim etmek
Örnek cümle: The man dropped the packet round. (Adam paketi teslim etti.)
drop someone in it: birinin başını belaya sokmak
Örnek cümle: I dropped him in it when I told them what he’d done. (Onlara onun yaptığını anlattığımda onun başını belaya soktum.)
Fall Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
fall: düşmek
fall about: gülmekten yerlere yatmak
Örnek cümle: I fell about when I heard what he’d done. (Onun yaptığı şeyi duyduğumda gülmekten yerlere yaptım.)
fall apart: parçalara ayrılmak
Örnek cümle: The box fell apart when I dropped it. (Düşürdüğüm zaman kutu parçalara ayrıldı.)
fall back: geri çekilmek
Örnek cümle: The army fell back after losing the battle. (Savaşı kaybettikten sonra ordu geri çekildi.)
fall back on: acil durumlar için yedekte bulundurmak
Örnek cümle: It was good to have some money in the bank to fall back on for education of the children. (Çocukların eğitimleri için bankada yedekte biraz para bulundurmak iyi olurdu.)
fall behind: gerisinde kalmak
Örnek cümle: I was ill for a month because of an operation and fell behind with my classes. (Bir ameliyat yüzünden bir aydır hastaydım ve derslerimin gerisinde kaldım.)
fall down: yere düşmek
Örnek cümle: The little boy fell down on the floor while he was running. (Küçük çocuk koşarken yere düştü.)
fall for: aşık olmak
Örnek cümle: He fell for her for the first time he saw her. (Onu ilk gördüğü anda ona aşık oldu.)
fall into: kendini bir şeyin ortasında bulmak
Örnek cümle: He fell into the job in his first day. (İlk gününde kendini işin ortasında buldu.)
fall off: azalmak
Örnek cümle: The number of the sales fell off in the last month. (Satış rakamları son ayda azaldı.)
Log Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
log: itmek
log in: sisteme girmek
Örnek cümle: I logged in to check my account. (Hesabımı kontrol etmek için sisteme girdim.)
log on: bir yere, bir şeye girmek
Örnek cümle: I log on the office room because I forgot to take my files. (Ofise girdim çünkü dosyalarımı almayı unutmuştum.)
log in: oturum açmak
Örnek cümle: Whenever you log in in your google account, you allow it to use your camera and microphone. (Google hesabınıza her giriş yaptığınızda, kameranızı ve mikrofonunuzu kullanmasına izin verirsiniz.)
log off: oturum kapatmak
Örnek cümle: Do not forget to log off when you use a public computer. (Herkese açık bir bilgisayar kullandığınızda oturumunuzu kapatmayı unutmayın.)
log on: bağlanma
Örnek cümle: It is hard to log on the internet right now. (Şu anda internete bağlanmak çok zor.)
log on to: oturum açmak
Örnek cümle: I tried to log on to my account from her computer. (Onun bilgisayarından oturum açmayı denedim.)
log out: oturum kapatmak
Örnek cümle: He logged out so I cannot find any information of him. (Oturumunu kapatmış bu yüzden onunla ilgili herhangi bir bilgi bulamıyorum.)
Look Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
look: bakmak
look forward to: iple çekmek
Örnek cümle: I am looking forward to hear you soon. (Sizden gelecek cevabı iple çekiyorum.)
look forward: dört gözle beklemek
Örnek cümle: She was looking forward to find a job. (Bir iş bulmayı dört gözle bekliyordu.)
look for: aramak
Örnek cümle: I have been looking for a job for three months. (Üç aydır bir iş arıyorum.)
look around: bakınmak
Örnek cümle: He was looking around the building. (Binanın etrafında bakınıyordu.)
look after: göz kulak olmak
Örnek cümle: She was supposed to look after the kids that night. (O gece çocuklara göz kulak olması gerekiyordu.)
look at: gözden geçirmek
Örnek cümle: I will look at the files you gave to me as soon as possible. (Bana verdiğiniz dosyalara en kısa sürede göz atacağım.)
look for: ummak
Örnek cümle: I am looking for a reply from you. (Senden gelecek bir cevap umuyorum.)
look over: şöyle bir bakmak
Örnek cümle: She looked over the details of the project. (Kadın proje detaylarına şöyle bir baktı.)
look younger: küçük göstermek
Örnek cümle: He looks younger, no one can believe that he is 40. (Çok küçük gösteriyor, kimse onun 40 yaşında olduğuna inanmaz.)
look sharp: gözünü dört açmak
Örnek cümle: Just look sharp while you are waiting in this border. (Bu sınırda beklerken gözünü dört aç.)
Pay Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
pay: ödemek
pay back: geri ödemek
Örnek cümle: She did not pay back to me. (Bana borcunu geri ödemedi.)
pay back: intikam almak
Örnek cümle: He swore to pay back after the last fight. (Son dövüşün ardından intikam almak için yemin etti.)
pay for: ödemek
Örnek cümle: I paid 20 pounds for the dress. (Elbise için 20-pound ödedim.)
pay into: para yatırmak
Örnek cümle: I paid into some money to my account. (Hesabıma biraz para yatırdım.)
pay off: borcun bitmesi
Örnek cümle: Our mortgage will be paid off in 10 years. (Konut kredimizin borcu 10 yıl içinde bitmiş olacak.)
Put Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
put: koymak, yerleştirmek
put up with: katlanmak
Örnek cümle: I try to put up with him for the children. (Ona çocuklar için katlanmaya çalışıyorum.)
put in order: sıraya koymak
Örnek cümle: She put the papers in order. (Kadın kağıtları sıraya koydu.)
put out: söndürmek
Örnek cümle: Do not put out the candle. (Mumu söndürme.)
put on weight: kilo almak
Örnek cümle: He told the woman that she put on weight. (Adam kadına kilo aldığını söyledi.)
put in order: düzenlemek
Örnek cümle: Just put these files in order until I come. (Ben gelene kadar şu dosyaları düzenle.)
put an end: son vermek
Örnek cümle: They put an end their fight. (Dövüşlerine son verdiler.)
put on: giyinmek
Örnek cümle: Could you put on please? (Üzerini giyinir misin lütfen?)
put on: giymek
Örnek cümle: She put on a jacket. (Üzerine bir ceket giydi.)
put off: ertelemek
Örnek cümle: She put off her alarm. (O, alarmını erteledi.)
put sth. Out: üretmek
Örnek cümle: The factory puts shoes out. (Fabrika ayakkabı üretiyor.)
Take Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
take: almak
take back: geri almak
Örnek cümle: Just take back your words! (Lafını geri al!)
take off: havalanmak
Örnek cümle: The curtains are taken off. (Perdeler havalandırıldı.)
take over: devralmak
Örnek cümle: She took over the management. (O, yönetimi devraldı)
take out: çıkarmak
Örnek cümle: She took the garbage out. (Kadın çöpü dışarı çıkardı.)
take away: götürmek
Örnek cümle: She took the kid away. (Kadın çocuğu götürdü.)
take out: içerden çıkarmak
Örnek cümle: The doctor took the bottom out from kid’s nose. (Doktor çocuğun burnundan düğmeyi çıkardı.)
take off: kalkışa geçmek
Örnek cümle: The plane took off. (Uçak kalkışa geçti.)
take over: nöbeti devralmak
Örnek cümle: The man took over from his friend. (Adam arkadaşından nöbeti devraldı.)
take up: tutmak
Örnek cümle: She took up the hand of her son. (Kadın oğlunun elini tuttu.)
take off: kaldırmak
Örnek cümle: He took off the box from the ground. (O, kutuyu yerden kaldırdı.)
Turn Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
turn: dönmek
turn gray: ağarmak
Örnek cümle: Her hair turned gray after her 30’s. (30’larından sonra saçları ağardı.)
turn back: dönmek
Örnek cümle: The man turned back and saw her. (Adam arkasını döndü ve kadını gördü.)
turn into: dönüşmek
Örnek cümle: The caterpillar turned into a beautiful butterfly. (Tırtıl güzel bir kelebeğe dönüştü.)
turn off: kapatmak
Örnek cümle: He turned off the light. (Adam ışıkları kapattı.)
turn against: aleyhine dönmek
Örnek cümle: The file turned against him. (Dosya onun aleyhine döndü.)
turn down: bir şeyi aşağı çevirmek
Örnek cümle: The man turned the paper down. (Adam kağıtları ters çevirdi.)
turn upon: saldırmak
Örnek cümle: She turned upon the man because of his looks. (Kadın, bakışları yüzünden adama saldırdı.)
Warm Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
warm: ılık, ısıtmak
warm up: ısıtmak
Örnek cümle: She warmed up the water. (Kadın suyu ısıttı.)
warm to: kanı ısınmak
Örnek cümle: I warm to him. (Ona kanım ısınıyor.)
warm up: son bir hazırlık yapmak
Örnek cümle: The band warmed up before the concert. (Grup konserden önce son bir hazırlık yaptı.)
warm up: heyecanlandırmak
Örnek cümle: She warms him up when she holds his hand. (Elini tuttuğu zaman adamı heyecanlandırıyor.)
warm up: coşturmak
Örnek cümle: The band warmed the people up at the concert. (Grup insanları konserde coşturdu.)
warm up: ısıtmak
Örnek cümle: Do you want me to warm up the pasta? (Makarnayı ısıtmamı ister misin?)
warm to: birine ısınmak
Örnek cümle: She warmed to the little boy from the first day. (İlk günden küçük çocuğa ısınmıştı.)
warm up: canlanmak
Örnek cümle: The flowers warmed up with the water. (Çiçekler suyla birlikte canlandı.)
warm up: ılıtmak
Örnek cümle: He warmed up the water before use it. (Kullanmadan önce suyu ısıttı.)
warm up: yarışlardan önce idman yapmak
Örnek cümle: He warmed up before the match. (Maçtan önce biraz ısındı.)
Work Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
work: çalışmak
work over v. hırpalamak
41 General work out v. hazırlamak (bir plan vb’ni)
work hard: didinmek
Örnek cümle: I worked hard to be in this position. (Bu pozisyonda olmak için çok didindim.)
work up: körüklemek
Örnek cümle: He worked up the fire in the forest. (Ormanda ateşi körükledi.)
work up: geliştirmek
Örnek cümle: They worked up the project with the new team. (Yeni takımla birlikte projeyi geliştirdiler.)
work out: işe yaramak
Örnek cümle: This solution did not work out for me. (Bu çözüm bende işe yaramadı.)
work in: sokuşturmak
Örnek cümle: She worked some paper works in while we were chatting. (Biz sohbet ederken o bazı evrak işlerini araya sokuşturdu.)
work out: antrenman yapmak
Örnek cümle: The team worked out before the match. (Takım maçtan önce antrenman yaptı.)
work at: çaba göstermek
Örnek cümle: She worked at studying in that university. (O üniversitede okumak için çok çaba sarfetti.)
work over: pataklamak
Örnek cümle: He worked over the man. (Adamı patakladı.)
work on: tamiriyle uğraşmak
Örnek cümle: The man worked on the closet. (Adam kıyafet dolabının tamiri ile uğraştı.
work over: hırpalamak
Örnek cümle: He had worked over his enemy for 3 hours. (Adam düşmanını 3 saat boyunca patakladı.)
Bring Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
bring: getirmek
bring forward: ileri sürmek
Örnek cümle: She brought forward a new claim. (O, yeni bir iddia ileri sürdü.)
bring under control: kontrol altına almak
Örnek cümle: He brought under control the issue. (Konuyu kontrol altına aldı.)
bring into force: yürürlüğe koymak
Örnek cümle: The government brought the new law into force. (Hükümet yeni yasayı yürürlüğe koydu.)
bring back: geri getirmek
Örnek cümle: I will bring your book back. (Kitabını geri getireceğim.)
bring up: çocuk yetiştirmek
Örnek cümle: They bring up smart kids. (Onlar zeki çocuklar yetiştiriyor.)
bring sth. To mind: çağrıştırmak
Örnek cümle: It brings flowers to my mind. (Bu benim aklıma çiçekleri getiriyor.)
bring up: bahsetmek
Örnek cümle: His boss will bring up the salaries in the next meeting. (Patronu bir sonraki toplantıda zamlardan bahsedecek.)
bring over: karşıya geçirmek
Örnek cümle: She brought the old lady over. (O, yaşlı kadını karşıya geçirdi.)
bring off: başarmak
Örnek cümle: He will bring off the last exam, I believe. (Onun son sınavı da başaracağına inanıyorum.)
bring in: kazanmak
Örnek cümle: He brought in the race. (O, yarışı kazandı.)
Call Fiili ile Phrasal Verb Cümle Örnekleri
call: aramak, çağırmak
call off: iptal etmek
Örnek cümle: The boss called off the meeting. (Patron toplantıyı iptal etti.)
call on: sınıf gibi bir ortamda çağırmak
Örnek cümle: The teacher called on Robert. (Öğretmen Robert’I çağırdı.)
call in: birini bir yere çağırmak
Örnek cümle: She called me in the café. (O beni kafeye çağırdı.)
call in: yardım çağırmak
Örnek cümle: They call in help. (Onlar yardım çağırdılar.)
call up: telefon etmek
Örnek cümle: He called me up to talk about the changes. (Değişikliklerden bahsetmek için beni aradı.)
call up: anımsamak
Örnek cümle: I sometimes call our old days up. (Bazen eski günlerimizi anımsıyorum.)
call on: başvurmak
Örnek cümle: So many candidates called on the job. (İşe bir sürü aday başvurdu.)
call out: devreye sokmak
Örnek cümle: People sometimes call out some other people from state to take a job. (İnsanlar bazen bir işi alabilmek için devletten insanları araya sokuyorlar.)
call for: çağrıda bulunmak
Örnek cümle: The government called for letting vaccine to the parents. (Hükümet aşıya izin vermeleri için ailelere çağrıda bulundu.)
call sth. To mind: birine bir şeyi çağrıştırmak
Örnek cümle: It calls Kelly to my mind to read this book. (Bu kitabı okumak bana Kelly’yi çağrıştırıyor.)
Comments